Gündem 21 Nedir?
Gündem 21, kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedefleyen “sürdürülebilir gelişme” kavramının yaşama geçirilmesine yönelik, küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeydeki ifadesi olan bir eylem planıdır.
Gelecek yüzyıla açılan yolda “sürdürülebilir gelişme” konulu Gündem 21`in çıkış noktası, Haziran 1992`de Rio de Janeiro`da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı`dır.
1992 Rio Yeryüzü Zirvesi’nde “sürdürülebilir kalkınma”, tüm insanlığın 21. yüzyıldaki ortak hedefi olarak benimsenmiş ve bu doğrultuda, 21. yüzyılda çevre ve kalkınma sorunlarıyla başa çıkılmasına ve sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşılmasına yönelik ilkeleri ve eylem alanlarını ortaya koyan “Gündem 21” başlıklı Eylem Planı, Zirve’nin temel çıktısı olarak, BM üyesi ülkelerce kabul edilmiştir.
Gündem 21, “İnsanlık, tarihsel bir dönüm noktasındadır” cümlesiyle açılmaktadır. Uluslar arasında ve ulusların kendi içerisindeki eşitsizliklere, giderek artan yoksulluk, açlık, hastalıklar ve cehalete, ekosistemlerdeki kötüleşmeye dikkat çekilmektedir. Çıkış yolu olarak ise, temel gereksinimlerin karşılanmasını, yaşam standartlarının iyileştirilmesini, ekosistemlerin daha iyi korunması ve yönetimini ve daha güvenli bir geleceğe giden yolun yapı taşlarının döşenmesini sağlayacak küresel ortaklık kavramı gündeme getirilmektedir.
Gündem 21’in, bir yandan günümüzdeki ağırlıklı sorunların üstesinden gelmeye çalışırken, öte yandan da dünyamızı 21. yüzyılın tehditlerine karşı hazırlamayı hedeflediği vurgulanmaktadır. Gündem 21, kalkınma ve çevre işbirliğinde küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeydeki ifadesi olarak nitelendirilmektedir.
Gündem 21’in başarıyla uygulanmasından öncelikle ve esas olarak hükümetlerin sorumlu olacağı belirtilmekle birlikte, bu sürece, halkın ve hükümet-dışı kuruluşlarla diğer grupların etkin bir biçimde katılımının sağlanması gereği vurgulanmaktadır. Son olarak, Gündem 21’in dinamik bir program olduğuna dikkat çekilmekte ve bu sürecin, sürdürülebilir kalkınma için yeni bir küresel ortaklığın başlangıcı olduğu belirtilmektedir.
Gündem 21’in temel yaklaşımı, tüm program alanlarına yönelik finansman politikalarının belirlenmesi, yeni kaynakların yaratılması, uygulanabilir teknik ve ekonomik araçların belirlenmesi, merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkilerinin “yerinden yönetim” anlayışı doğrultusunda güçlendirilmesi, hükümetler ve hükümet-dışı kuruluşlar arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve halkın etkin katılımının sağlanması gibi öncelikler üzerine bina edilmiştir. Gündem 21 üç ana ve bir tamamlayıcı kısımdan oluşmakta ve toplam 40 bölümü içermektedir. Katılımcı yaklaşımın, bu küresel eylem planının tamamına yansımış olduğu görülmektedir.
GÜNDEM 21’in Bölüm Başlıkları
KISIM I: SOSYAL VE EKONOMİK BOYUTLAR
|
Bölüm 1:
|
Giriş
|
Bölüm 2:
|
Gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir gelişmenin hızlandırılması için uluslararası işbirliği
|
Bölüm 3:
|
Yoksullukla mücadele
|
Bölüm 4:
|
Tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi
|
Bölüm 5:
|
Demografik dinamikler ve sürdürülebilirlik
|
Bölüm 6:
|
İnsan sağlığının korunması ve kollanması
|
Bölüm 7:
|
Sürdürülebilir insan yerleşimleri gelişmesinin desteklenmesi
|
Bölüm 8:
|
Karar alma sürecinde çevre ve kalkınmanın bütünleştirilmesi
|
KISIM II: KALKINMA İÇİN KAYNAKLARIN KORUNMASI VE YÖNETİMİ
|
Bölüm 9:
|
Atmosferin korunması
|
Bölüm 10:
|
Toprak kaynaklarının planlanması ve yönetimine bütünleşik yaklaşım
|
Bölüm 11:
|
Ormansızlaşma ile mücadele
|
Bölüm 12:
|
Hassas ekosistemlerin yönetimi: çölleşme ve kuraklık ile mücadele
|
Bölüm 13:
|
Hassas ekosistemlerin yönetimi: dağların sürdürülebilir gelişmesi
|
Bölüm 14:
|
Sürdürülebilir tarımın ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi
|
Bölüm 15:
|
Biyolojik çeşitliliğin korunması
|
Bölüm 16:
|
Biyoteknolojinin çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
|
Bölüm 17:
|
Okyanusların, kapalı ve yarı-kapalı denizler de dahil olmak üzere her türlü denizin ve kıyı alanların korunması ve bunların canlı kaynaklarının korunması, rasyonel kullanımı ve geliştirilmesi
|
Bölüm 18:
|
Tatlısu kaynaklarının temini ve kalitesinin korunması: Su kaynaklarının geliştirilmesi, yönetimi ve kullanımında bütünleşik yaklaşımların uygulanması
|
Bölüm 19:
|
Zehirli ve tehlikeli ürünlerin yasadışı uluslararası dolaşımı dahil olmak üzere, zehirli kimyasal maddelerin çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
|
Bölüm 20:
|
Tehlikeli atıkların yasadışı uluslararası dolaşımı dahil olmak üzere, tehlikeli atıkların çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
|
Bölüm 21:
|
Katı atıkların ve atıksuların çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
|
Bölüm 22:
|
Radyoaktif atıkların güvenli ve çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
|
KISIM III: TEMEL GRUPLARIN ROLLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ
|
Bölüm 23:
|
Başlangıç
|
Bölüm 24:
|
Sürdürülebilir ve hakkaniyetli gelişme yönünde kadınlar için küresel eylem
|
Bölüm 25:
|
Sürdürülebilir gelişmede çocuklar ve gençlik
|
Bölüm 26:
|
Yerli halkların ve toplulukların rollerinin tanınması ve güçlendirilmesi
|
Bölüm 27:
|
Hükümet-dışı kuruluşların rolünün güçlendirilmesi
|
Bölüm 28:
|
Gündem 21`in desteklenmesinde yerel yönetimlerin girişimleri
|
Bölüm 29:
|
İşçilerin ve işçi sendikalarının rolünün güçlendirilmesi
|
Bölüm 30:
|
İş çevrelerinin ve sanayinin rolünün güçlendirilmesi
|
Bölüm 31:
|
Bilimsel ve teknolojik topluluk
|
Bölüm 32:
|
Çiftçilerin rolünün güçlendirilmesi
|
KISIM IV: UYGULAMA ARAÇLARI
|
Bölüm 33:
|
Mali kaynaklar ve mekanizmalar
|
Bölüm 34:
|
Çevresel açıdan sağlıklı teknolojinin transferi, işbirliği ve kapasite geliştirilmesi
|
Bölüm 35:
|
Sürdürülebilir gelişme için bilim
|
Bölüm 36:
|
Öğretimin, kamu duyarlılığının ve eğitimin özendirilmesi
|
Bölüm 37:
|
Kapasite geliştirmeye yönelik ulusal mekanizmalar ve uluslararası işbirliği
|
Bölüm 38:
|
Uluslararası kurumsal düzenlemeler
|
Bölüm 39:
|
Uluslararası hukuki araçlar ve mekanizmalar
|
Bölüm 40:
|
Karar alma sürecinde bilgi
|
- BM Zirveleri
BM İnsani Çevre Konferansı
“Sürdürülebilir kalkınma” kavramı, ilk uluslar arası ifadesini, Haziran 1972’de İsveç’in Stockholm kentinde yapılan “Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı” sırasında bulmuştur. “6 Haziran BM Dünya Çevre Günü”ne adını vermesi dışında hatırlanmakta güçlük çekilen bu Konferans’ın temel çıktısı olan Stockholm Bildirgesi’nde, çevrenin “taşıma kapasitesi”ne dikkat çeken, kaynak kullanımında kuşaklar-arası hakkaniyeti gözeten, ekonomik ve sosyal gelişmenin çevre ile bağlantısını kuran ve kalkınma ile çevrenin birlikteliğini vurgulayan ilkeler, “sürdürülebilir kalkınma” kavramının temel dayanaklarını ortaya koymuştur. Sürdürülebilir kalkınma konusunda “katılım” ın önemi ve işlevi de, çok zayıf bir şekilde ifade edilmiş olmakla birlikte, yine ilk kez uluslararası belgelerdeki yerini Stockholm Konferansı’nda almıştır.
BM Yeryüzü Zirvesi
Dünya ölçeğinde büyük yankıları olan “Ortak Geleceğimiz” Raporu’na destek veren, dönemin Fransa, İngiltere, Rusya ve Hindistan liderlerinin başını çektiği yaklaşık 50 kadar ülke, Rapor’da yer alan önerilerin yaşama geçirilmesini sağlayacak küresel bir taahhüt belgesi ve eylem planı hazırlanması amacıyla, yeni bir Birleşmiş Milletler zirvesi düzenlenmesi yönünde ortak girişimde bulunmaya başlamışlardır.
Bunun sonucunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1989 yılında aldığı kararla, bir “Çevre ve Kalkınma Konferansı” düzenlenmesini kararlaştırmıştır. Haziran 1972’de düzenlenen Stockholm Konferansı’ndan tam 20 yıl sonra, Haziran 1992’de düzenlenmesi kararlaştırılan bu zirvenin hazırlık çalışmaları, hızla başlatılmıştır. Konferans’ın hazırlık sürecinde BM üyesi ülkeler tarafından, çeşitli kurumların ve sektörlerin katılımıyla, Ulusal Komiteler oluşturulmuştur.
Ne var ki, dünyanın pek çok ülkesinde bu Komiteler, merkezi yönetim kuruluşları dışındakilere kapalı kalma “geleneğinden” kurtulamamıştır. Buna karşılık, sayıları daha az olmasına karşın hazırlık sürecine damgasını vuran bazı ülkeler, başta yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere, çeşitli kesimlerin temsilcilerini bünyesinde toplayan Ulusal Komiteler oluşturulmasına öncülük ederek, katılımcı ve ortaklıklara dayalı bir anlayışın gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Konferans öncesinde BM tarafından düzenlenen hazırlık toplantılarında, Konferans’ın temel çıktısı olması öngörülen “Gündem 21” başlıklı küresel eylem planının içeriği oluşturulurken,bugünkü gelişmişlik düzeylerine erişebilmek için doğal kaynaklarını hesapsızca kullanmış olan ve günümüzdeki çevre sorunlarının çok büyük bir bölümüne yol açan ülkeler ile gelişmekte olan, hızlı bir kentleşme sürecinin ağırlığı altında ezilen ve gelişmek için doğal kaynaklarını hızla tüketen ülkelerarasında “sürdürülebilir kalkınma” konusunda keskin görüş ayrılıkları ortaya çıkması, şaşırtıcı olmamıştır.Bununla birlikte, “sürdürülebilir kalkınma” ilkesinin yaşama geçirilmesinin ancak “yerinden” çözümlerle mümkün olacağı konusunda ortak bir görüş birliği oluşmuştur.
Aynı şekilde,çevreyi korumanın, doğrudan katılım ve demokratikleşme ile ilgili bir alan olduğu, bu bağlamda, özünde demokratikleşmeyi ve kentsel hakları savunmayı gerektirdiği, açıkça ifade edilmeye başlanmıştır.
Buna paralel olarak,küresel eylem planının hazırlık çalışmalarına da yansıyacak şekilde, demokratik uygulamaların,çoğulcu ve katılımcı politikaların en somut biçimde gerçekleşme olanağını ve ortamını bulduğu yerel yönetimlerin, 2000’liyıllara yepyeni bir anlayışla hazırlanmalarının önemi vurgulanmaya başlanmıştır. Geniş bir katılım ve yepyeni bir anlayışla sürdürülen hazırlık sürecinin ardından, “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan BM Çevre ve Kalkınma Konferansı (UNCED), kararlaştırıldığı gibi, Haziran 1992’de Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde gerçekleştirilmiştir.
179 ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanları ile birlikte, binlerce resmi temsilcinin ve 35,000’in üzerinde sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katılımıyla Rio Zirvesi, Birleşmiş Milletler’in en yüksek katılım düzeyine ulaşılan toplantısı olma özelliğini korumaktadır.
Rio Konferansı’nda beş uluslararası belge olan “Gündem 21” başlıklı küresel eylem planı ile birlikte, “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi” ve “İklimsel Değişiklikler Çerçeve Sözleşmesi” başlıklı, küresel ölçekte bağlayıcı iki metin imzaya açılmış, bağlayıcılığı olmayan “Ormanların Sürdürülebilir Yönetimi Konusundaki İlkeler Bildirimi” benimsenmiş ve Konferans’ın genel kabullerini ortaya koyan “Çevre ve Gelişme Üzerine Rio Bildirgesi” kabul edilmiştir.
Rio Zirvesi, yalnızca “sürdürülebilir kalkınma” kavramını yaşantımıza sokmakla kalmayarak,katılımcı mekanizmaların ve süreçlerin önce Birleşmiş Milletlerce, ardından da tüm hükümetler ve diğer kurum ve kuruluşlarca benimsenmesini (ya da en azından dikkate alınmasını) sağlamıştır.
BM IV. Dünya Kadın Konferansı
Gündem 21’in 24. Bölümü, “Sürdürülebilir ve hakkaniyetli gelişme yönünde kadınlar için küresel eylem” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde,uluslararası topluluk tarafından, kadınların tüm kalkınma faaliyetlerinde eksiksiz, eşit ve kendileri için en yararlı olabilecek biçimde yer almalarını sağlamak üzere çeşitli eylem planları ve anlaşmalar benimsenmiş olduğuna dikkat çekilmektedir.
Gerek bu eylem planlarının ve anlaşmaların tam olarak yaşama geçirilmesi ve gerekse Gündem 21’in başarılı olarak uygulanması açısından, kadınların ekonomik ve politik karar alma sürecine etkin olarak katılımının yaşamsal bir önem taşıdığı vurgulanmaktadır.
Gündem 21’in kadınlarla ilgili bu bölümü,kadınlara yönelik hedefler ve eylemler içeren 28. Bölüm ve başka bölümlerin de yansımalarını kapsayacak şekilde, Eylül 1995’de Pekin’de (Beijing) yapılan Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’nın temel dayanaklarını oluşturmuştur. Pekin öncesinde düzenlenen Birleşmiş Milletler zirvelerinin temel çıktılarını oluşturan belgelerin tümünde, Gündem 21’in kadınlarla ilgili bölümlerindeki ilkeleri ve eylem alanlarını izleyen önemli maddelere yer verildiği görülmektedir. Özellikle, 1993 yılında düzenlenen BM Viyana İnsan Hakları Konferansı’nın çıktısı olan Eylem Programı’nda “Kadının eşit statüsü ve insan hakları” başlığı altında, Gündem 21’in 24. Bölümü’ne doğrudan gönderme yapılarak, bu bölümdeki hükümlerin gerçekleştirilmesinin, kadının temel insan haklarının korunması ve geliştirilmesi açısından taşıdığı önemin vurgulanması, Pekin Konferansı’na bir başka yaşamsal boyuttan dayanak sağlamıştır.
Bu dayanaklarla birlikte, Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’na adını veren ve içeriğini kazandıran hareket noktası, kendisinden 10yıl önce düzenlenen Nairobi Konferansı olmuştur. “Birleşmiş Milletler Kadın Onyılı ” olarak ilan edilen 1976-1985 dönemindeki uygulamaları değerlendirmek amacıyla 1985 yılında Kenya’nın başkenti Nairobi’de düzenlenen Konferans’ın temel çıktısı, “Kadının Gelişmesi İçin Geleceğe Dönük Stratejiler” başlıklı belge olmuştur.
Başta bu önemli stratejilerin yaşama geçirilmesine yönelik gelişmeler ve dünya ölçeğindeki uygulamalar olmak üzere, Nairobi Konferansı’nın üzerinden geçen on yıllık dönemin değerlendirildiği Pekin Zirvesi’nde,kendisinden önceki konferansın izinden gidilerek, geleceğe yönelik stratejiler ve eylem alanları da ortaya konmuştur. Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’nın temel çıktıları, bu Zirve sırasında benimsenen Pekin Bildirgesi ile birlikte, “kadının yapabilir kılınmasına yönelik bir gündem” olarak tanımlanan Eylem Platformu başlıklı belgedir.
Gündem 21’in “küresel ortaklıklar” üzerindeki vurgusu, Rio’yu izleyen Birleşmiş Milletler zirvelerinde kendisine ancak büyük ölçüde gölgede kalan bir yer bulabilmiş olmakla birlikte, Pekin Konferansı çıktılarında katılım ve ortaklıkların öneminin, bir başka coşkuyla vurgulandığı görülmektedir. Pekin Bildirgesi, kadının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini dikkate alarak, “sürdürülebilir insani ve dayanağı olarak, “kadınların ekonomik ve sosyal gelişme sürecinde yer almalarını, fırsat eşitliğini ve kadınların ve erkeklerin, insan merkezli sürdürülebilir kalkınmanın hem uygulayıcıları hem de yararlanıcıları olarak, tam ve eşit katılımını” gerektirdiğinin altını çizmektedir.
Aynı şekilde, Eylem Platformu belgesinin de, “İnsan-merkezli sürdürülebilir gelişmenin koşulu, kadın-erkek arasında eşitliğe dayalı olacak şekilde dönüştürülmüş yeni bir ortaklık oluşturulmasıdır”, yaklaşımı üzerine bina edilmiş olduğu görülmektedir.
Eylem Platformu’nda, küresel ölçekteki temel sorun alanlarına ilişkin değerlendirmelerin ışığında,geleceğe yönelik olarak belirlenen stratejik hedefler ve eylemler ile bunların gerçekleştirilmesini kolaylaştıracak kurumsal ve mali düzenlemelerin tamamında, katılımın ve ortaklıkların önemi ve işlevi vurgulanmaktadır.
İstanbul HABITAT II Zirvesi
Gündem 21’in Türkiye’de tanınması, büyük ölçüde, 1996 yılında İstanbul’da düzenlenen BM Habitat II İnsan Yerleşimleri Konferansı (“Kent Zirvesi”) sayesinde olmuştur. Gündem 21’in özellikle “Sürdürülebilir insan yerleşimleri gelişmesinin desteklenmesi” konulu 7. Bölümü, Habitat Gündemi’nin belkemiğini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Habitat Gündemi’nin iki ana hedefini oluşturan “Herkese yeterli konut sağlanması” ve “Kentleşen dünyada sürdürülebilir yerleşmeyi gerçekleştirmek” hedefleri, Gündem 21 ile kopmaz bağlar oluşturmakta ve “sürdürülebilir kalkınma” kavramının, temel insan haklarına ve kentsel haklara uzanan geniş bir çerçevede ele alınması gereğinin altını çizmektedir.
Habitat Gündemi’nin özellikle 103, 211 ve 213. paragrafları ve İstanbul Bildirgesi’nin yerel yönetimlerle ilgili 12. Maddesi, Yerel Gündem 21 ile olan güçlü bağlantıyı ortaya koymaktadır.
Bu bağlantı, daha sonraki yıllarda daha da güçlendirilmiştir. Mayıs 1999’da Nairobi’de düzenlenen ve Gündem 21 ile Habitat Gündemi arasındaki eşgüdümün sağlanmasını amaçlayan BM İnsan Yerleşimleri Komisyonu 17. Oturumunda üye ülkeler tarafından kabul edilen “Habitat Yerel Eylem Planlaması Ortaklar Elkitabı”nda, Habitat ilkelerinin yaşama geçirilmesindeki en güçlü mekanizma olarak Yerel Gündem 21 gösterilmektedir.
Habitat Gündemi’nde, “sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez temelinin demokratik,insan haklarına saygılı, şeffaf, katılımcı ve halka hesap veren yönetimler olduğu belirtilmektedir. Böylelikle, 21. yüzyılın başlarına damgasını vuran “yönetişim” ilkesinin de temel çerçevesi çizilmiş olmaktadır.
Habitat Gündemi, bu Gündem’in etkin olarak yaşama geçirilmesinin önkoşulunun, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer yerel aktörlerin etkin katılımı olduğunu vurgulayarak son bulmaktadır. BM Habitat II “Kent Zirvesi”, Rio’da başlatılan Yerel Gündem 21 hareketini, yerel yönetimin “kolaylaştırıcı” rolünün altını çizerek, “iyi yönetişim” in temel ilkelerini ön plana çıkararak ve yerel yönetim, sivil toplum ve özel sektör işbirliğini teşvik ederek, güçlendirmiş ve zenginleştirmiştir.
Konferans sırasında UNDP – Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından uluslararası bir program olarak benimsenen YG-21uygulamaları, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 80’i aşkın ülkede, yaygın biçimde desteklenmeye başlanmıştır. Bu bağlamda, Türkiye’de Yerel Gündem 21 uygulamalarının, Habitat II ile eşzamanlı olarak başlaması, rastlantı değildir. Katılımcı yaklaşımların küresel dayanakları olarak, Rio “Yeryüzü Zirvesi”nin açmakta zorlandığı kapıyı İstanbul “Kent Zirvesi” aralamış ve yerel yönetimlerimizin Yerel Gündem 21 ile tanışmasını ve sahiplenmesini sağlamıştır.
BM Binyıl Zirvesi
6-8 Eylül 2000 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler’in New York`taki Genel Merkezi’nde,aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 189 ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanlarının katılımıyla, “yeni bir binyılın başlangıcında” yapılan liderler zirvesinde, günümüzün en güçlü ve öncelikli küresel taahhüt belgelerinden biri olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler Binyıl (Millennium) Bildirgesi imzalanmıştır.
Bildirge’de, “tüm dünyada adil ve kalıcı bir barış sağlanması” kararlılığının dile getirilmesinin ardından, dünya ölçeğinde üstesinden gelinmesi gereken en temel sorunun, “küreselleşmenin tüm insanlık için olumlu bir güce dönüştürülmesi” olduğu vurgulanmaktadır.
Küreselleşmenin sağladığı nimetlerin günümüzde çok dengesiz bir biçimde paylaşıldığı ve külfetinin deyine dengesiz bir biçimde dağıldığı saptaması yapıldıktan sonra, “küreselleşme, ancak tüm çeşitliliği ile insanlığı kapsayan ortak bir gelecek kurmaya yönelik geniş kapsamlı ve sürekli çabalarla herkesi kucaklayan ve adil bir sürece dönüştürebilir”, denmektedir. Bildirge’de, 21. yüzyılın uluslararası ilişkileri açısından zorunlu görülen temel ilkelerin “özgürlük, eşitlik, dayanışma, hoşgörü, doğaya saygı ve ortak sorumluluk” olduğu belirtilmekte ve bu ortak değerlerin yaşama geçirilmesine yönelik hedefler belirlenmiş bulunmaktadır.
Bu kapsamda, Bildirge’de özgürlük, demokrasi ve insan hakları konularındaki taahhütlerin yanı sıra, bir dönüm noktası olması öngörülen 2015 yılına kadar gerçekleştirilmek üzere, kalkınmaya ve yoksulluğun azaltılmasına yönelik sekiz hedef (“Binyıl Kalkınma Hedefleri”) belirlenmiştir:
BİNYIL KALKINMA HEDEFLERİ
• Hedef 1: Mutlak yoksulluk ve açlığı ortadan kaldırmak
• Hedef 2: Herkesin temel eğitim almasını sağlamak
• Hedef 3: Kadınların durumunu güçlendirmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak
• Hedef 4: Çocuk ölümlerini azaltmak
• Hedef 5: Anne sağlığını iyileştirmek
• Hedef 6: HIV/AIDS, sıtma ve diğer hastalıkların yayılımını durdurmak
• Hedef 7: Çevresel sürdürülebilirliği sağlamak
•Hedef 8: Kalkınma için küresel ortaklıklar geliştirmek
Rio sonrasındaki dönemde, dünyanın farklı bölgelerinde yerel düzeyde çok sayıda sürdürülebilir kalkınma girişiminin sergilediği öncü ve başarı örnekler karşısında küresel topluluk, Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasında, bu hedeflerin yerel yönetimler, sivil toplum kurumları ve diğer yerel “aktörler” tarafından sahiplenilmesinin önemini giderek daha iyi kavramaya başlamıştır. Bu yaklaşımın, 2002 BM Johannesburg Zirvesi’ne de yansıdığı görülmektedir.
Zirve öncesinde,sırasında ve sonrasında yapılan değerlendirmelerde,“ortaklıklar” oluşturulmasına verilen önem vurgulanmakla kalmayarak, bu konuda çeşitli uluslararası programlar desteklenmeye başlanmıştır. Bu bağlamda, Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin yaşama geçirilmesinde, Yerel Gündem 21’lerin yaşamsal bir işlevi bulunmaktadır. BM Binyıl Bildirgesi’nde özellikle “Kalkınma ve Yoksulluğun Azaltılması” (Bölüm 3), “Ortak Çevrenin Korunması” (Bölüm 4) ve “İnsan Hakları, Demokrasi ve İyi Yönetişim” (Bölüm 5) başlıkları altında getirilen küresel hedeflerin büyük bölümü, Yerel Gündem 21 süreçlerini doğrudan ilgilendirmektedir. Dünya ölçeğindeki bu gelişmelere öncülük edecek şekilde, Türkiye Yerel Gündem 21 Programı’nın yeni aşaması, BM Binyıl Bildirgesi Hedefleri’nin ve bunlara bağlı olarak, Johannesburg Uygulama Planı’nın) yerelleştirilmesine yönelik uygulamalara dayalı olarak geliştirilmiştir.
BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi
21. yüzyılın ilk küresel konferansı olan BM Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi, 26Ağustos-4 Eylül 2002 tarihleri arasında Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde düzenlenmiştir. “Sürdürülebilir kalkınma” başlığının ilk kez küresel bir konferansa adını verdiği bu Zirve, kendisinden 10 yıl önce düzenlenen1992 Rio Zirvesi sonrasında dünyada Gündem 21 uygulamalarının değerlendirilmesini hedeflemesi nedeniyle, “Rio+10” adıyla da anılmaktadır. Johannesburg Zirvesi’nde, Rio’nun ana çıktısı olan Gündem 21’in sorgulanması yerine, “sürdürülebilir kalkınma” konusundaki taahhütlerin yenilenmesine ve uygulama mekanizmalarına işlerlik kazandırılmasına yönelik bir eylem planı üzerinde uzlaşma sağlanması hedeflenmekteydi. Rio+10 hazırlık süreci, Zirve’den beklentilerin düşük tutulmasına yol açan bir görünüm sergilemiştir.
Zirve öncesinde BM tarafından düzenlenen dört Hazırlık Komitesi toplantısında da temel metinler üzerinde uzlaşma sağlanamaması nedeniyle, Zirve’nin sonuçsuz kalacağı endişesi oldukça yaygınlaşmıştı. Buna karşılık, Zirve boyunca süren sancılı müzakereler sonrasında, neredeyse son dakikada sağlanan uzlaşma ile, önemli çıktılar sağlanmıştır. Zirve’nin iki temel çıktısı olarak, “Uygulama Planı” ile “Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Bildirgesi” benimsenmiştir.“Uygulama Planı”, Rio’da kabul edilen temel konuların yaşama geçirilmesini kolaylaştıracak bir eylem çerçevesi sunmaktadır.
Zirve’ye katılan tüm hükümetlerin imzaladığı Uygulama Planı, yoksulluğun azaltılması başta olmak üzere, tüketim, doğal kaynaklar, sağlık, uygulama araçları ve kurumsal çerçeve gibi konuları kapsamaktadır. Zirve’nin diğer temel çıktısı olan “Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Bildirgesi” nde, Rio’dan Johannesburg’a uzanan süreç özetlendikten sonra, karşılaşılan sıkıntılara ve darboğazlara dikkat çekilmekte, “sürdürülebilir kalkınma” hedefine yönelik küresel taahhüt yinelenmekte, ortaklıkların önemi dile getirilmekte ve uygulamanın güçlendirilmesi gereği vurgulanmaktadır.
Rio Zirvesi’nden sonra geçen on yıllık sürede Gündem 21’in ne ölçüde yaşama geçirildiğine ilişkin değerlendirmelerde, dünya ölçeğindeki “en iyi uygulama” örneklerine ve iyi niyetli çabalara rağmen, genelde başarılanların çok sınırlı ve yetersiz kaldığına dikkat çekilmektedir.
Bu yetersizlik, Johannesburg Zirvesi’nin tartışma çerçevesini oluşturmak üzere, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından hazırlanan “Gündem 21’in Uygulanması” başlıklı raporda, “uygulama açığı” ifadesiyle, en açık şekilde vurgulanmaktadır.
Raporun 166’ncı paragrafında, “Yerel Gündem 21 girişimleri, yerel düzeyde katılımın en başarılı şemsiyesi olmuştur”, saptaması ise özel bir önem taşımaktadır. Gerçekten de, Johannesburg Zirvesi’ne sunulan BM belgeleri arasında yer alan “Yerel Yönetimler Diyalog Raporu”nun çeşitli bölümlerinde de vurgulandığı gibi, Gündem 21’in yaşama geçirilmesine yönelik başlıca adımlar, yerel düzeyde atılmış bulunmaktadır. Rapor’da, yerel yönetimlerin, “Rio’nun en istikrarlı ve muhtemelen en etkili çıktısı” olduğu belirtilen Yerel Gündem 21’in sağladığı ivmeyle, Gündem 21’de yer alan kapsamlı eylem alanlarına dünya ölçeğindeki en etkili yanıtı verebilmiş olduklarına dikkat çekilmektedir.